Sinemasız hayat,tuzsuz popcorn gibidir...

30 Haziran 2009 Salı

Bettle Juice


vhsli betalı dönemlerdi.her zaman kendimi çok benzettiğim babamdan bir özellik daha çaldığımı o zaman farkında değildim tabi.film izlemeyi çok severdi babam ben de onunla birlikte izlerdim.kiralık kasetçilerin en küçük yağlı müşterilerindendim.babamla izlemek adına çizgi film kısmının cok da ilgimi çektiğini söyleyemem.seneler sonra tekrar izlediğimde o günkü gibi zevk aldığım filmi videokasetçinin rafında gördüğümde ne düşünerek aldığımı hatırlamıyorum ama….
Bir çocuk için ürkütücü bile olabilecek bir filmdi Bettle Juice.yaklaşık 1990 da izlemiş olsam on sene kadar hiç unutmadım .Üniversite yıllarımda tekrar tekrar izleme fırsatı buldum bu filmi.tabi bu filmle beraber Tim Burton’u da takip eder hale geldim.

Bettle juice tam bir komedi klasiği… Ama Mekânlar öylesine güzel kullanılmış ki izlerken öbür dünyanın ürkütücü hissi her zaman üzerinizde… Delia’nın absurd heykelleri, kullanılan renklerin can sıkıcılığı, bir sürü kitch obje,evin babası hariç gelen misafirlerin bile tuhaf görüntüleri o kadar uyum içinde sunulmuş ki zaten başka bir şeyi görmeyi beklemiyorsunuz. ölü çiftimizin saklandığı ev sanki yeni sahiplerin dekoruyla tam bir hayaletli eve dönüşüyor.Tavan arasında saklandıkları odaya giden merdivenler tam klasik hayaletli filmlerdeki tavan arası mekanlardan alınmış.Zaten o dar dik merdivenleri gördüğünüzde aklınıza hayaletlerden başka hiç birşey gelmiyor.Michael Keaton’in makyajı o yıllara baktığımızda fazlasıyla özgün…Bence kariyerine Batman’ı boş verip bettle juice olarak bile devam edebilirdi. öbür dünyanın kapılarından geçtiğimizde karşılaştığımız tiplemeler kolay unutulacak türden değiller. İnsanların ölüm sekillerini diger tarafta yanlarında taşımalarını çok yaratıcı buldum… yılın 1988 olduğunu düşünürsek bütün bu efektlerin ve makyajların kısıtlı imkanlarla bu kadar başarılı görünebilmesi birtek şeyi açıklıyor.Yaratıcılık! Filmde bize gösterilen şeyler o kadar özgün ki daha önce hayal bile edilmemiş. Defalarca önümüze koyulan hayalet hikayelerini bu kara mizah yönü cok kuvvetli film çok da güzel anlatmış bence.

Herkesin Harry Belafonte-Day’o esliğindeki meshur, masa etrafındaki dans sahnesini birden fazla izlediklerine eminim. Ama benim en eğlendiğim sahne filmin finalinde Bettle Juice’in kafasının başına gelenlerdi :).Bu kadar görüntü ve hayal zenginliğinin yanında bu film şahsi lugatıma da bir şeyler kattı. Hala ne zaman kendimi çok umutsuz bir durumda hissetsem kişisel iletilerime yazmayı severim: bettle juice,bettle juice,bettle juice…