Sinemasız hayat,tuzsuz popcorn gibidir...

31 Mart 2010 Çarşamba

Hurt Locker (Ölümcül Tuzak)

Dikkat:bu yazı filmi izlemeyenler için ipuçları içermektedir.


"War is a drug" gibi protest sayılabilecek bir alt başlıkla başlayan,
Senenin bütün iyi filmlere tozunu attırıp geçen,ödül kazanan ilk kadın yönetmen olarak Kathryn Bigelow'u tarihe geçiren Hurt Locker (ölümcül tuzak) 'i izlemek için yeterince geç kaldığımı düşünüp,nedense çok da hevesli olmasam da ,dün akşam izledim.Filmden sonra kendimi ne gibi hissedeceğimi bilemedim doğrusu.
Kaybeden diğer filmelere üzülen adil insan mı ,yoksa Amerikan politikası karşıtı mı?

Sezar'ın hakkını Sezar'a vermek lazım başta.Film üzerinde gerçekten çok emek var,ses,görüntü,efekt ,kamera kullanımı bakımından eline su dökülecek türden değil.Tertemiz görüntüler  var ve kurgusal mekanlar çok başarılı.Öyle kargacık burcacık gürültülü bir aksiyon filmi değil,insanı gerim gerim geren basbayağı bir savaş filmi Hurt Locker.Senaryo yazarı Mark Boal'un bu kadar ayrıntılı bir senaryo yazması ise hiç tesadüfi değil .zira kendisi bizzat Irak'ta görev almış bir olay yeri gazetecisi.Bu yüzden senaryoya çok hakim olmuş ve yarı belgesel kıvamında tadından yenmez bir iş çıkarmış karşımıza.

Film, üç Amerikan askerinden kurulu bomba imha timinin Iraktaki 45 günlük görevlerine kamera çeviriyor.Hassas ve eğitimli Amerikan askerlerinin bombacıyı elinde cep telefonuyla farketmelerine rağmen insan öldürmemekteki ısrarları üzerine bomba teknisyeni patlayan bomba yüzünden ölünce,tabura psikopata bağlamış,daha önce de Afganistan da bulunduğunu ilk sözlerine sokuşturuveren bir imha teknisyeni geliyor.
Yeni ekip bu hafif deli teknisyen eşliğinde şehirdeki bombaları imhaya başlıyor.Bütün bunlar tamam da söyle gizli kapaklı bir anlatım sezmedim değil:
Bakın biz Amerikalılar güvenliği sağlamak için buradayız.Arkadaşımızın ölümüne sebep olacak bombayı patlatan adamı bile öldürmekten tereddüt ettik.Biz Iraklılar'ı öldürme taraftarı hiç değiliz.Biz zaten taraf değiliz.Iraklı küçük Beckham'la sıcak dostluk kuran hafif çatlak bomba teknisyeni,görevde cocuğun cesedine yerleştirilmiş bombayı görünce yıkılıyor,cesedi patlatmak yerine bombayı minik cesetten cıkartıyor ve cesedi Iraklılara teslim ediyor.Bu sahne mükemmele yakın gerçeklikte.Amerikalı asker bunu yaparken,yine Iraklılarla iletişim kurmaya çalışan psikolog asker ayağının altındaki bombanın patlatılmasıyla havaya uçuyor.Bu sahne de mükemmel gerçeklikte.Biz de duygusalız,film de duygusal olabiliyor.gerçekten öyle miyiz?

Ama bir taraftan da çöl ortasında bu üç askerin yakaladıkları,yüzleri gözleri poşulu adamların aslında Amerikalı oldukları anlaşıldığında söylenen replik ise:"Hey dostum aynı tarafın adamlarını yakaladınız?"
Bu ne yaman çelişki böyle?

Amaaa,ya ben sen de abartıyorsun,savaş filmi işte yememiş içmemiş çalışmışlar,hattaa temiz yüzlü Jeremy Jenner bile hafif çatlatmış rolüne yakışmış hatta o kadar çok işini seviyor ki her savaş filminde olduğu gibi göreve dönen asker finalini gülümseyerek yapıyor.Hem de 365 günlük yeni göreviyle...Devamı gelir mi dersiniz?

PS: Geçen sene başında filmin bir dergide gördüğüm afişi(yukarıya da ekledim) çok hoşuma gitmişti.Bizzat o sahne filmde yer alıyor.Gerçekten durdurup izlenecek sahnelerden.Çok yalın ,çok etkili...
Hurt locker: imha edilecek bombanın patlaması sonucu alınan yaraya deniyormuş...Yakışıklı isim ...

24 Mart 2010 Çarşamba

3.Yeşilçam ödülleri dağıtıldı

a


3.Yeşilçam ödülleri dün akşam sahiplerini buldu.Levent Semerci'nin çok izlenen ,çok beğenilen filmi Nefes-Vatan sağolsun zorlu rakiplerine rağmen ödülü kazandı.Yine bu sene Türk sinemasına farklı bir tür kazandıran Vavien geceden 3 ödülle ayrıldı.Özellikle kuvvetli senaryosunun ödülsüz kalmaması beni çok mutlu etti.Binnur Kaya'ya aynı filmdeki performansı ile giden ödül uzun süre alkışlandı.Genel olarak dağıtılan ödüller  gerçekten çok kaliteli iyi yapımların olduğu senede bir arpa boyu da olsa rakiplerini geçtiği belli isimlere gittiği için dedikodusuz ve mutlu bir ödül toreni yaşandı.



EN İYİ FİLM
Nefes: Vatan Sağolsun-Levent Semerci


EN İYİ YÖNETMEN
Reha Erdem-Hayat Var

EN İYİ MÜZİK
Atilla Özdemiroğlu-Vavien

EN İYİ KADIN OYUNCU
Binnur Kaya-Vavien

EN İYİ ERKEK OYUNCU
Mert Fırat-Başka Dilde Aşk

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
Cemal Toktaş-Güneşi Gördüm

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Derya Alabora-Pandora'nın Kutusu

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
Soykut Turan-Güneşi Gördüm.

EN İYİ SENARYO
Engin Günaydın-Vavien

EN İYİ GENÇ YETENEK
Elit İşcan- Hayat Var

TURKCELL İLK FİLM ÖDÜLÜ
Nefes: Vatan Sağolsun-Levent Semerci

10 Mart 2010 Çarşamba

3.Yeşilçam Ödülleri



Türk sinemasının Oscarı olarak başlatılan Yeşilçam ödüllerinin üçüncüsü 23 Mart'ta sahiplerini bulacak.Aday Listesi 22 Şubat Pazartesi akşamı açıklandı.türk sinemasının türlerinin genişlediğini düşünürsek,populer olması kaçınılmaz bu organizasyonda bu sene yarışan filmler de gerçekten özenle seçilmiş.Tüm dalda adaylık listelerine göz atarsak:

EN İYİ FİLM
Güneşi Gördüm
Hayat Var
İki Dil Bir Bavul
Nefes: Vatan Sağolsun
Pandora’nın Kutusu
Vavien

EN İYİ YÖNETMEN
Levent Semerci/ Nefes: Vatan Sağolsun
Mahsun Kırmızıgül / Güneşi Gördüm
Reha Erdem / Hayat Var
Yağmur Taylan-Durul Taylan/ Vavien
Yeşim Ustaoğlu / Pandora’nın Kutusu
Zeki Demirkubuz / Kıskanmak

EN İYİ KADIN OYUNCU
Binnur Kaya / Vavien
Demet Evgar / Güneşi Gördüm
Meral Çetinkaya / Karanlıktakiler
Nergis Öztürk / Kıskanmak
Nesrin Cevadzade / Dilber’in Sekiz Günü
Şerif Sezer / Deli Deli Olma

EN İYİ ERKEK OYUNCU
Engin Günaydın / Vavien
Mert Fırat / Başka Dilde Aşk
Mete Horozoğlu / Nefes: Vatan Sağolsun
Nadir Sarıbacak / Uzak İhtimal
Öner Erkan / Bornova Bornova
Yılmaz Erdoğan / Neşeli Hayat

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU
Cemal Toktaş / Güneşi Gördüm
Cezmi Baskın / Neşeli Hayat
Genco Erkal / Pazar: Bir Ticaret Masalı
Mustafa Uzunyılmaz / Mommo-Kız Kardeşim
Settar Tanrıöğen / Vavien

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU
Berrak Tüzünataç / Kıskanmak
Derya Alabora / Pandora’nın Kutusu
Hasibe Eren / Usta
Lale Mansur / Başka Dilde Aşk
Serra Yılmaz / Vavien

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
Florent Henry / Hayat Var
Gökhan Tiryaki / Vavien
Hayk Kırakosyan / 7 Kocalı Hürmüz
Levent Semerci-Vedat Özdemir / Nefes: Vatan Sağolsun
Soykut Turan / Güneşi Gördüm

EN İYİ SENARYO
Engin Günaydın / Vavien
İnan Temelkuran / Bornova Bornova
Levent Semerci- M. İlkay Altınay-Hakan Evrensel / Nefes: Vatan Sağolsun
Yeşim Ustaoğlu / Pandora’nın Kutusu
Yılmaz Erdoğan / Neşeli Hayat

EN İYİ MÜZİK
Atilla Özdemiroğlu / Vavien
Ender Akay – Sunay Özgür / 7 Kocalı Hürmüz
Erkan Oğur / Mommo-Kız Kardeşim
Mazlum Çimen / Nokta
Yıldıray Gürgen-Tevfik Akbaşlı-Mahsun Kırmızıgül/ Güneşi Gördüm

EN İYİ GENÇ YETENEK
BKM Mutfak Oyuncuları/ Neşeli Hayat
Damla Sönmez / Bornova Bornova
Elit İşcan / Hayat Var
Onur Ünsal / Pandora’nın Kutusu
Umut Kurt / Güz Sancısı

TURKCELL İLK FİLM ÖDÜLÜ
Başka Dilde Aşk / İlksen Başarır
İki Dil Bir Bavul / Orhan Eskiköy-Özgür Doğan
Mommo – Kız Kardeşim / Atalay Taşdiken
Nefes: Vatan Sağolsun/ Levent Semerci
Uzak İhtimal / Mahmut Fazıl Coşkun


2009'da izlediğim filmlerin içinde en iyisi olarak baktığım Vavien, Türk Sinmasına yeni bir tür getirmesiyle bence çok önemli bir film.Daha önce dünya sinemasında örneklerini çok izlediğimiz kara komedi türünün Türk sinemasındaki ilk denemesi sayılabilecek film bence dünyadaki örnekleriyle yarışır cinste.Bu yüzdendir ki ödülü alması beni çok heyecanlandırır.Fakat diğer filmlerde senenin en başarılı filmleri arasında olduğundan yarış sert geçecek.

Öner Erkan ve Mert Fırat'ın performansları çok etkileyiciydi.Yılmaz Erdoğan da film performanslarının doruğundaydı.
Türk sineması 2009 yılında yaklaşık 80 filmle izleyici karşısına çıktı.Fırsat buldukça izlemeye çalışsam da adaylıklardan çoğuna hakim değilim,o yüzden çok da fazla tahminde bulunmak doğru olmaz ama bence en az Oscar'ı takip ettiğimiz kadar bu ödülleri de takip etmeliyiz.

not:Oscar amcanın eski moda ama çok simgesel tarifi gibi yerine oturur mu bilmiyorum ama heykelcik tasarımı gayet hoş olmuş.Bu arada Oscar heykelciği demişken heykelin sadece iki adet kalıbı varmış ve çok özel yerlerde saklanıyormuş.

9 Mart 2010 Salı

Eyvah Eyvaahh!!


Türk sinemasının komedi anlayışı son iki yıldır Recep İvedik furyası ile değiştiğinden beri ,bu artık hep böyle gidecek diye düşünür olmuştum.Şöyle insani,sakin komediler izlemeyeli çok oldu.
Çanakkale'li Hüseyin,tam böyle birisi işte,kendi halinde,saf ,sanatkar.Firuzan'dan da çok var İstanbul'da,aşinayız böyle starlara.Peki neye gülüyoruz biz bu filmde?

Genelde ünlü komedyenlerin filmlerinde karakter ,ismin altında ezilir ama bu filmde Ata Demirer şov yok.Bütün film tüm sadeliğiyle klarnetçi Hüseyin var.Ata Demirer Hüseyin'i oynamamış.Hüseyin olmuş.Biz de Hüseyin'e gülüyoruz.Firuzan rolünü senaryoda okusanız,aklınıza hiç Demet Akbağ gelir mi?Demet Akbağ o kadar usta ki Firuzan'ı üzerine giyince hiç eğreti durmuyor.
Filmden anladığım başka bir nokta ise Ata Demirer'in müziğe olan aşkı.Türk musikisi mezunu olan Demirer ,belli ki mesleğini çok seviyor,müziği de işinin yanında yapmak istiyor.Müzikal performans yeteneği çok üst düzeyde.

Filmin doğallığı biraz da çekilen mekanların doğallığından geliyor.Geyikli filmde çok naturel bırakılmış,hiç makyajlanmadan ,pazarlama unsuru yaratılmadan ekrana geçmesi,ordaki yaşamı ve insanları çok sıcak kılmış.İstanbul çekimleri de bar sahneleri hariç tam olması gereken yerlerde.(bir komedi filminde de performans sahnelerinde o kadar abartı olmalı)

Olay örgüsü çok da karmaşık olmayan seyirciyi yormayan ,kullanılan dilin yöresel özelliklerini ,abartısız olarak izleyene geçiren,bütün bunları yaparken de ,bazen gözümüzden yaş gelene kadar bizi güldüren düzeyli ,renkli bir film.

Sinemaya gidin ,izleyin.Film gişe yapsın.Zaten senelik sadece 8 milyon izleyici toplayan Türk sinemasının en azından en çok izlenen ilk üçü böyle filmler olsun be yaw....

8 Mart 2010 Pazartesi

The Winner is....


82.Oskar ödülleri gururla sunar:Kadınlar gününüz kutlu olsun!!!
Evet Akademi sağolsun dün akşamdan kadınlar günümüzü ,ödülleri Katryn Bigelow'un kucağına yığarak ,çok da güzel bir şekilde kutladı.Bigelow, Oscarı alan ilk kadın yönetmen olarak da akademi tarihine geçti.The hurt Locker  6 dalda Oscar alarak , senelerdir beklenen ,gişeleri doldurup,hala salonlarda oynayan Avatar'ı kelimenin tam anlamıyla ezdi geçti.Sessiz sakin bu film ülkemizde  gösterime girmedi.Favoriler arasına girmesiyle adı duyulmaya başlandı.Büyük çoğunluk,Avatar'ı izlemişti ve filmin populerliği yüzünden en iyi film ödülünü alacağı beklentisi herkesi sardı,yanlız bir aydır en iyi film favorilerinde adı geçen tek isim olamamıştı.
Jame Cameron'un Avatar'a olan düşkünlüğünü göz önüne alırsak dün akşam onun için kesinlikle uykusuz geçti.



EN İYİ FİLM:

The Hurt Locker

EN İYİ YÖNETMEN:
Kathryn Bigelow (The Hurt Locker)

EN İYİ ERKEK OYUNCU:
Jeff Bridges (Crazy Heart)

EN İYİ KADIN OYUNCU:
Sandra Bullock (The Blind Side)

EN İYİ YARDIMCI ERKEK OYUNCU:
Christoph Waltz (Soysuzlar Çetesi)

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU:
Mo'Nique (Precious)

EN İYİ ORİJİNAL SENARYO:
The Hurt Locker (Mark Boal)

EN İYİ UYARLAMA SENARYO:
Precious (Geoffrey Flechter)

EN İYİ ANİMASYON:
Up/ Yukarı Bak (Pete Docter)

EN İYİ YABANCI FİLM:
El Secreto de sus Ojos (Arjantin)

EN İYİ GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ:
Avatar (Mauro Fiore)

EN İYİ SANAT YÖNETMENİ:
Avatar (Rick Carter, Robert Stromberg, Kim Sinclair)

EN İYİ KOSTÜM TASARIMI:
The Young Victoria (Sandy Powell)

EN İYİ KURGU:
The Hurt Locker (Bob Murawski, Chris Innis)

EN İYİ MAKYAJ:
Star Trek (Barney Burman, Mindy Hall and Joel Harlow)

EN İYİ ŞARKI:
The Weary Kind - Ryan Bingham ve T-Bone Burnett (Crazy Heart)

EN İYİ MÜZİK:
Up (Michael Giacchino)

En İyi Görsel Efekt:
Avatar (Joe Letteri, Stephen Rosenbaum, Richard Baneham, Andrew R. Jones)

EN İYİ SES KURGUSU:
The Hurt Locker (Paul N.J. Ottosson)

EN İYİ SES MİKSAJI:
The Hurt Locker (Paul N.J. Ottosson, Ray Beckett)

EN İYİ BELGESEL (UZUN):
The Cove (Louie Psihoyos)

EN İYİ BELGESEL (KISA):
Music by Prudence (Roger Ross Williams ve Elinor Burkett)

EN İYİ KISA FİLM:
The New Tenants (Joachim Back and Tivi Magnusson)

EN İYİ ANİMASYON (KISA):
Logorama (Nicolas Schmerkin)



Notlar:
Her seneki klişe oscar sunumu "and the oscarrr goes tooo....." bu sene hiç bir sunucu tarafından kullanılmadı.Bu söz yerine sunucular kazananı" the winner is... "olarak açıkladı
Iflah olmaz bir Tarantino hayranı olarak zaten gözümde ne Avatar ne de başka birşey vardı.

Kadın yönetmenin geceye damgasını vurması (en önemlisi de eleştirileri göz önünde bulundurursak bu haklı bir çıkış film her ülkede çok başarılı bulundu.) kadınlık gururumu okşadı.

Brad Pitt ve Angelina Jolie bu seneki Oscarda boy göstermedi.Kulislerden gelen bilgiye göre ,Tarantino'nun
Chritz Waltz'u yıldızlaştırması,Oscarı hep rüyalarında gören Brad Pitt'i küstürmüş.


Jeff Bridges heykelcikle çok asil duruyordu.

7 Mart 2010 Pazar

Oscar'ı bence kim alacak?


En iyi film: AVATAR
En iyi yönetmen: Kathryn  Bigelow
En iyi erkek oyuncu: Jeff Bridges
En iyi kadın oyuncu : Sandra Bullock
En iyi yardımcı erkek oyuncu: Chritz Waltz
En iyi yardımcı kadın oyuncu: Mo'nique

Notlar:
 En iyi film dalında her an Hurt Locker bir sürpriz yapabilir.
en iyi yonetmeni ben olsam Tarantino'ya verirdim.
Jeff Bridges  artık oscarı alsın.
Chritz Waltz eger ödül almazsa protesto edeceğim :)

4 Mart 2010 Perşembe

Günün Filmi:EYVAH EYVAH!





Günün Sorusu:İzleyen kimseden hakkında kötü yorum duymadığım ,filmde gülmekten gözünde yaş gelen herkesin tebessümle anlattığı filme gidilir mi?



    Cevap: Acilen!!!

Söylenecek fazla birşey yok ,film,vizyon filmi .Benimse beklediğim diğer filmlerin gölgesinde kalıp es geçtiğim bir film.
Trakyalı klarnetci Hüseyin (Ata Demirer) ile İstanbul gecelerinin fırtınası Firuzan'ın (Demet Akbağ) maceralarını izlemek için bu akşam sinema planındayız.

Haftanın son gününe beni keyifli başlatacaksa bence tam Perşembelik bir film!

size de iyi seyirler...

2 Mart 2010 Salı

Velvet Goldmine


“müzik hakkında doğru olan, hayat hakkında da doğrudur.”
Bazı filmler vardır.soundtracklerini bir ömür dinlersiniz.Velvet Gooldmine da öyle bir film.Filmin kendisi de zaten müzik üzerine yapılmış.Zaten girişte yazdığım headline cümlesi ile de bakış açısını çok net anlatıyor
Todd Haynes’in 1998 yapımı filmi özetle 1970 lerin glam rock çılgınlığını anlatıyor diyebiliriz.Eski bir Glam Rock fanı olan Arthur Stuart (Christian Bale) 70 lerin biseksüel glam rock şarkıcısı Brian Slade ‘in esrarengiz ölümü ile ilgili bir haber yapmak için yakınlarıyla röportaj yapıyor ve flash backlerle film o yıllara dönüyor.
Fakat pazarlama aşamasında film için David Bowie ,Iggy Pop ve Lou Reed arasındaki ilişkiyi anlatıyor söylentileri yayılmasa izleyici filmden hiçbirşey anlamazdı diye düşünüyorum.çok da sağlam bir örgü ağı olmayan filmi bu ilişkiyi bilmeden izleyince film hayli karışık.Todd Haynes bu anlamda başarısız mıdır? .Kadrosu ve müzik yelpazesi tarihsel bu filmde karakter özeti yapmak gerekirse
Brian Slade( Jonathan Ryes Meyers): David Bowie den izler bulunduran biseksüel rock idolü

Kesinlikle mavi saçları ve edasıyla David Bowie için mükemmel seçim.
Curt Wilde (Evan Mac Gregor) :Bu karakterde Iggy Pop ve Lou Reed ‘den izler bulabilirsiniz.
Marta Slade : (Tonny Colette) Brian slade in karısı
Arthur Stuart : Christian Bale
Velvet goldmine David Bowie in cok ünlü bir şarkısı fakat her nedense Bowie şarkıyı filme vermemiş.

Venüs in Furs ve wylde rattz: Film için kurulan kugusal bir müzik grupları. David Bowie nin 70lerde kurdugu “Ziggy Stardust and the spiders from Mars” a gönderme yapılıyor.
venus in furs:thom yorke,johnny greenwood, andy mackay, bernard butler, clune, paul kimble
wylde rattz: thurston moore, steve shelley,mike watt, ron asheton, mark arm, jim dunbar, don flemming



Ve aslında filmin şatafatından ve çok yüksek oyunculuklardan gölgede kalmış Oscar Wilde yakınlığı bence filmde atlanmaması gereken bir ayrıntı. Oscar Wilde in estetik ve feminen düşünce tarzı üzerine göndermeler film boyunca aslında çok manalı.Oscar Wilde ile birlikte uzaydan gelip lağımda kaybolan yeşil broşu film boyunca bazen küpe bazen kolye olarak karakterlerin üzerinde gezerken görüyoruz.
Kısaca filmin glam rock dünyasındaki sex ,drugs and rock and roll felsefesini zamanın iz bırakan sanatçıları üzerinden anlatımı bence izlemeye değer.Bir kere nefis müzikler dinliyorsunuz.Bu film sırf Brian Molko’nun “20 th Century Boy” performansı için bile izlenir.
Her zaman böyle işlerde izleyemeyeceğiniz oyunculuklar için ise Todd Haynes kadro seçiminde alkışı hak ediyor.Bir kere Jonathan Ryes Meyers görebileceğiniz en güzel yüze sahip erkeklerden.O şatafatlı feminen kıyafetleri ve ağır makyajı çok güzel taşıyor.Depresif ruh hallerini de bir o kadar güzel yansıtıyor.Curt Wilde rolu ile Evan Mc Gregorun konser performansını bence Iggy Pop’u bile gölgede bırakacak türden güzel.
Bir ara film karmakarışık oluveriyor, müzikale dönüşüyor, kim kimdi nasıl oldu derken gerçekten de kendinizi 70ler Ingilteresinde glam rock çılgınlığının içinde buluveriyorsunuz. Beatles sonrası rock dünyasının kargaşası,pisliği,müzikteki evrim ve duygusal üretkenlik ancak bu şekilde sahnelenirdi zaten.Todd Haynes bu anlamda başarılı mıdır?




Sonuç olarak muhteşem müziklerle süslü rengarenk bir dönem filmi.Bana sorarsanız cok da dahiyane replikler içeriyor.

Bir replikle dönemin müzik anlayışını anlatmak hiç de kolay değildir:
-" brian, why the make up
- "why? because rock 'n' roll is a prostitute"