Sinemasız hayat,tuzsuz popcorn gibidir...

27 Ocak 2011 Perşembe

Oscar Yolcusu kalmasın:2011 Oscar adayları


Bilindiği üzere,Oscar ödülleri için artık hersene 10 film yarışıyor.Çoktandır tahminler yapılıyordu.Çoğu tahmin de tuttu en iyi film adayları şöyle:

Best Picture
“Black Swan” Mike Medavoy, Brian Oliver and Scott Franklin, Producers

“The Fighter” David Hoberman, Todd Lieberman and Mark Wahlberg, Producers

“Inception” Emma Thomas and Christopher Nolan, Producers

“The Kids Are All Right” Gary Gilbert, Jeffrey Levy-Hinte and Celine Rattray, Producers

“The King's Speech” Iain Canning, Emile Sherman and Gareth Unwin, Producers

“127 Hours” Christian Colson, Danny Boyle and John Smithson, Producers

“The Social Network” Scott Rudin, Dana Brunetti, Michael De Luca and Ceán Chaffin, Producers

“Toy Story 3” Darla K. Anderson, Producer

“True Grit” Scott Rudin, Ethan Coen and Joel Coen, Producers

“Winter's Bone" Anne Rosellini and Alix Madigan-Yorkin, Producers

Açıkçası son iki filme kadar bütün liste herkes tarafından tahmin ediliyordu.Ama Coen Kardeşlerin filminin listede yer alması beni şaşırttı diyemem.

Neredeyse bütün önemli ödüllerde birlikte yarışan Black Swan ve Social Network dikkat çekiyor.Ama The King's Speech tam 12 dalda aday! Tam akademinin sevdiği tarz bir yapım gibi gözüküyor.Inception başlangıç olarak kalacağa benzer.127 saat'in sonu eminim akademiye çok sert gelecektir.The Fighter bence çok sağlam kadrolu bir yapım.
Gönlümden geçeni sorarsanız şairane Black Swan derim ama Akademi ödülü King's speech ile Social Network'ten birine gider gibi geliyor

En iyi yonetmen kadrosunu görünce aaa Nolan yok seslerini ben de duydum:

“Black Swan” Darren Aronofsky


“The Fighter” David O. Russell

“The King's Speech” Tom Hooper

“The Social Network” David Fincher

“True Grit” Joel Coen and Ethan Coen

Yerli yerinde bir aday listesi bence,David Fincher heykelciği evine götürsün isterim.Bilmem ki Aronofsky o depresif ve gercekçi tarzıyla heykele sevinir mi? Coen Kardeşlerin yeri hep ayrıdır ben de ama bu sene es geçilecekler o belli...
 
Kadın oyuncu adaylarını yazmadan bile favorimi söyleyebilirim:Natalie Portman bunu tahmin etmek dahi zekası istemiyor zira herkes aynı fikirde
 
Annette Bening in “The Kids Are All Right”


Nicole Kidman in “Rabbit Hole”

Jennifer Lawrence in “Winter's Bone”

Natalie Portman in “Black Swan”

                                                      Michelle Williams in “Blue Valentine”


 
 
Erkek oyuncu da tam bir klişe yaşanacak,Biyografide oynayan başarılı erkek oyuncu kekeme kralımız Colin Firth:
Javier Bardem in “Biutiful”

Jeff Bridges in “True Grit”

Jesse Eisenberg in “The Social Network”

Colin Firth in “The King's Speech”

James Franco in “127 Hours”


Javier Bardem'in çok daha iyi oyunculuklarını izledik,bence Jesse Eisenberg çok başarılıydı.
Gönül James Franco'nun o müthiş gülümsemesi ile heykeli kaldırmasını ister ama bu sene Colin Firth doğru bir iş yaptı.
 

Yardımcı erkek oyuncu dalında da adaylar söyle
 
Christian Bale in “The Fighter”


John Hawkes in “Winter's Bone”

Jeremy Renner in “The Town”

Mark Ruffalo in “The Kids Are All Right”

Geoffrey Rush in “The King's Speech”

Gözlerim  Facebook'un masum ortagını aramadı değil hani,Eduardo Saverin roluyle karsımıza çıkan Andrew Garfield'i Akademi görmezden gelmeyi tercih etmiş.Bu durumda Christian Bale'in şansı yüksek!
 
Yardımcı kadın oyuncuda da benzer birşey göze çarpıyor.Kulislerde dönen Black Swan!daki Lily karakteri  Mila Kunis adı listede yok.liste söyle:
 
Amy Adams in “The Fighter”


Helena Bonham Carter in “The King's Speech”

Melissa Leo in “The Fighter”

Hailee Steinfeld in “True Grit”

Jacki Weaver in “Animal Kingdom”


Amy Adams benim için yakın bir isim,ama Helena Bonham Carter filmin gücünden beslenebilir.
 
bütün dallar için : http://www.oscars.org/awards/academyawards/83/nominees.html
 
adresine göz atın
 
 

12 Ocak 2011 Çarşamba

Psikolojimizi Değiştiren Adam:Darren Aronofsky


Oscar'a az zaman kala Black Swan  beni çok etkiledi ve Akademi Darren Aronofsky'in tarzını çok sert bulsa da kesinlikle en iyi film adaylıklarından birine oturacağını biliyorum.
Evet Aronofsky öyle şeyler yapıyor ki, filmleri sona erdiğinde,öyle koltuktan saniyede kalkıp uzaklaşamıyorsunuz yarattığı atmosferden.Şöyle bir akan yazılara boş boş bakıp bir süre kendinize gelmeniz gerekiyor.
1998 yılında hiç birşeye benzemeyen ilk uzun metrajlı yapıtı "Pi" ile karşımıza dikelen Aronofsky, hala daha da ezber bozmaya devam ediyor.Pi ile derin sinema izleyicinin takibe aldığı yönetmen,2000 yılında Requiem for a Dream ile acayip bir iş yaptı.Sinema tarihinin en çarpıcı filmlerinden biri olan Requiem for a Dream'deuyuşturucu batağına düşmüş üç arkadaşın hayata tırnaklarını ne kadar geçiririrlerse geçirsinler,elleri parçalanarak kayıp gittiklerini izliyoruz.Hiç lafı dolandırmadan,çekilen ruhsal ve fiziksel acıları bütün gerçekliğiyle ortaya koyan Aronofsky bu film ile hem çok tartışıldı hem de çok alkışlandı.Ayrıca filmde Ellen Burstyn canlandırdığı tv bağımlısı anne karakteri ile kesinlikle izlenmesi gereken bir performanstır.Tabi ki Aronofsky bu filmiyle sert yonetmenler arasinda yerini aldi.Akademi bu tarz filmlere pek prim vermese de Aronofsky coktan dikkat cekmisti.Sinema tarihinde en depresif film olarak bile anilan Requiem den tam 5 sene sonra kendine has atmosferi ile dikkat ceken The Fountain'le karsimiza cikti.Fountain da bu ke 3 farkli zaman diliminde sevgililerini kurtarmak icin savasan 3 adamin hikayeleri ile karsimiza cikan yonetmen derdini aslinda tek bir hikayede kesiştiriyor.Stanley Kubrick'in Space Odysey'i tadinda film yonetmenin sanatina farkli yaklasimlarindan birisi.


2008 e geldigimizde sahsi fikrimce Aronofsky'in en soft ve beklentinin altinda filmi The Wrestler(Turkce adi sampiyondu.yine anlamadigim cevirilerden birisi) yonetmenin tarzina gore o kadar normaldi ki Akademi odullerinde o sene cokca ismi gecti.Yine de Aronofsky tarzi cikislari olan film,Mickey Rourke ve sinema adina onemli bir yerde duruyor.







Bu cok da Aronofsky kokmayan filmden sonra 2010 da Black Swan'la Aronofsky bomba gibi geri dondu.Ulkemizde 2011 yilinda vizyona girecek olan film,dominant ve kuralci bir anne tarafindan yetistirilen balerin Nina nin bas balerin olma yolundaki sahsi hirslarini ve kaygilarini bu hirsin hayatini hangi noktaya getirdigini anlatan cok iddiasiz mekanlarda muhtesem bir gozden cikma bir itinayla cekilmis bir bas yapit.Aronofsky kugu golu balesinden oyle degisik bir dilde bahsediyor ki,bu dili ogrenmek icin can atiyorsunuz.İşin psikolojik boyutunu hamur gibi yoguran yönetmen,bütün filmlerinde çekilen fiziksel acıları da izleyiciye müthiş aktarıyor. Black Swan'da Natalie Portman'ının göz dolduran performansı ile inanın yine bize acı çektirecek.Vincent Cassel gibi bir oyuncu da artısı.Bu film Natalie Portman'a Oscar getirebilir dikkat!


Meraklısına not:

Kendisi 1969 Brooklyn doğumlu Yahudi asıllı bir Amerikalı.
Aronofsky bu sıradışı filmlerinin yanında çok normal bir hayat sürüyor.Rachel Weisz ile nişanlıydı 2010 da bir ayrılık duyurusu geldi ama oğullarını beraber büyütmeye çalışıyorlar..
Polanski'den fazlaca esinelenen yonetemen, Black Swan için de Polanski nin Repulsion ve Tenant'ından cok fazla etkilendiğini belirtmiş.