Sinemasız hayat,tuzsuz popcorn gibidir...

7 Haziran 2011 Salı

Jamie Foxx vs.Ray Charles


Benim Ray Charles günlerim gelir bazen Mess Around'la başlar Georgia on my Mind ile devam ederim.Hep de Jamie Foxx'un müthiş performansı kare kare aklıma gelir.Biyografi filmleri çoğu zaman izlerim.Ama Ray'in yeri ayrı.2005 yılında bu uzunca ve derinden acıklı filmi iki gün arayla iki defa izleyip,şahsi Oscar'ımı ona vermiştim.Jamie Foxx'un heykeli almaması zaten mümkün değildi.(Hoş Akademi çok da dengeli değildir.)

Fiziksel benzerliği bir kenara bırakıyorum,hatta şöyle düşünüyorum:bir rolü ne kadar içten oynarsanız karaktere o kadar benzersiniz.Tabi ki Ray Charles'in mucizevi yeteneği ve kırık dökük hayatı hikaye olarak izleyiciyi avcunun içine almayı başarıyor.Ama Jamie Foxx'un o rolünü çok sevmiş halini ben çok sevdim.Müziğe olan yatkınlığını bir kenara bırakın,belli ki o da Ray Charles'in hayatından bir hayli etkilenmiş.

Hadi biyografiyi bir kenara bırakıyorum şimdi.İsimsiz bir karakterimizi var ve çok küçük yaşta gözlerini kaybediyor,tam da piyano çalmaya yeni başlamışken ama o kadar yenetekli ki,görmemesi piyano çalmasını müzik yapmasını,hayatını doya doya yaşamasını engelleyemiyor.Evet bu adamda yaşama yeteneği var derken,şöhreti ucundan yakalamasıyla,"sex,drugs and alcohol" üçlüsü içinde geri dönülmesi hiç de kolay olmayan bir yola düşüyor.Neyse ki etrafında onu tutmaya çalışan iyi dostları var.
İşte o küçük sevimli çocuk gözlerini kaybederken içinizde hissettiğiniz acıya karşılık,çok zor şeyleri başaran Ray,onları eliyle dağıtırken de sizi büyük hayal kırıklığına uğratıyor.
Daha önce hiç Ray Charles dinlememiş olsanız bile filmden sonra dinler hale gelebilirsiniz.Müzikal anlamda çok keyifli sahneler var.

Her ne kadar ingilizce deyim kullanmamaya çalışsam da  Ray Charles için "gifted" çok yerinde bir kavram.Jamie Foxx da o ışığı perdeden dışarı çıkartıyor.Hayat dolu ama mutsuz,yanlız ve yeteneğiyle başa çıkamayan bir adamın hikayesini bu kadar sene izlemediyseniz,en azından önce Ray Charles dinlemeye başlayın :)