Sinemasız hayat,tuzsuz popcorn gibidir...

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Love and Other Drugs



Hollywood'un hanım kızlarını böyle değişik rollerde görmeyi seviyorum.Her oyuncu için böyle bir meydan okuma filmi oluyor.Anne Hathaway da işte tam da bunu yapmış.Üzerindeki o kibar hanım hanımcık gömleği çıkartıveriyor.Film boyunca da pek giyindiği söylenemez zaten.Kimi oyuncuyu o kadar benimsemiş olursunuz ki hiç yakıştıramazsınız zıt rolleri,ama Anne Hathaway'de ben öyle birşey hissetmiyorum.

Şimdi filmin konusuna dönecek olursak,sene 1996,çok iyi bir işi olmayan Jamie'nin kızlarla  arası çok iyidir.Son işinden ayrılınca,sorunlu ama zengin kardeşinin arkadaşı yardımıyla ilaç satıcılığına başlamaya karar verir.Filmde bağıra bağıra Pfizer markası ve çok populer ilaçlarının adları çokça anılıyor.Ayrıca tabi Amerikada daha önceleri de çok filme konu olmuş,o yıllarda satışları patlamış olan Prozac için de göndermeler sık sık mevcut.Tür olarak romantik komedi için biraz sert ilerlese de tabi tam bir klişe son ve aşk filmi aslında Love and other drugs.İzleyiciyi oyalayan yeri ise,sık sık komik ögelerle bezenmesi ve tabi ki konunun ilaç dünyasına dalıp çıkması.(Jake Gyvenhall'in her role giden sempatik yüzü bir de)Açıkçası Donnie Darko,Brokeback Mountain gibi masterpiecelerde boy gösteren bir oyuncu için tabi çıtır çerez bir durum söz konusu ama Jake Gyvenhall'in filme ivme kazandırdığını söylemeden edemiyeceğim.

Amerika'da ciddi boyutlarda satışı olan Prozac için ise filme yerleştirilen anektod,yüz aklama mı yoksa daha çok yerme mi karar vermek güç aslında.Daha önce Prozac nation gibi filmlerle kendi toplumuyla çokça uğraşan Amerikan sineması,bu filmde de en çok satılan antidepresan olduğunu kabul ediyor ve hatta iyi etkileri üzerine de komik bir sketchi filmin içine sıkıştırıveriyor.Koskoca Pfizer'in bile varını yogunu Prozac yerini alabilmek için ortaya döktügü filmde açıkca ortada.

1996'da büyük buluş Viagra'nın da piyasa girdiğinde yaptığı etkisi şöyle bir üstünden anlatılmış.Zararları ise sadece alerjik reaksiyonla sınırlı tutulmuş.Bu anlamda sanırım diyebilirim ki,Hollywood hep ulusal endüstriyi koruma güdüsünde.Neyse ki cesur bağımsızlar var.