Sinemasız hayat,tuzsuz popcorn gibidir...

14 Temmuz 2015 Salı

Romantik mi değil mi? : Grinin Elli Tonu/Fifty Shades of Grey



Bir yılı aşkın spekulasyonlarını dinlediğimiz filmin modasının durulmasını bekledim.Çünkü gerçekten duymaktan çok sıkılmıştım.

Şimdi, Genç,yakışıklı ve zengin Bay Grey,kendisiyle röportaj yapmaya gelen öğrenci Ana'yı görür görmez onunla birlikte olmayı kafasına koyuyor.Bu acımasız ve duygusuz adamın dünyasına girmeye çalışan masum İngiliz Edebiyatı "saflık timsali" Ana...Durun bir dakika!
Christian Grey'e biri duygusuz mu dedi!!!

İlk kitabı okuduysanız,bu küçük kızı kandırmak için dişlerini saklayan kurdu unutun...Grey'in karanlık geçmişi onu ruhsuz birine çevirmişti.Bu adam tam anlamıyla iflah olmaz bir romantik...Çok aşık,daha ilk geceden kızla uyumalar,ben çok sertim ayakları yaparken,kızı şevkatten mest etmeler Sürekli sözleşmeden dem vurup, sonra hep aynı haltı yemeler falan... izleyince zaten diyorsunuz ki bu Christian başka.
Christian Grey karakterinin perdeye yansımış bu tutarsızlığı beni açıkçası sıktı.Hep bir istemiyorum yan cebime koy bütün romantikliğini Ana,şeklinde dolaşıyor :)

Ama bu aynı zamanda komik de! Hani böylesi kurguya ev sahipliği yapmış bir filmde de gülmek  hoş.

Söylemeden geçemeyeceğim,filmin en komik ve kötü sahnesi de
Anastacia ise ne saf ne saf! Ama o saflığı çok mu çabuk kenara koyabiliyor ne! Bu saflık kızımızın silahı!

Evet hikaye başka bir tarafa doğru yol almış.
Christian'ın bu derece romantik bir çizgiyle servis edilmesi akla bir kaç şey getiriyor:

1-Bu Christian'ın tutacağı çok belli,herkes sevsin onu.Her kadın aşık olsun! (kitaptakinin de böyle bir problemi yok bence zaten )

2-Sırf Christian değil,genel konu da soft ilerliyor.Neden çünkü kadınların koyulduğu yer itibariyle "dominant" bir duruş sergilemek hiç doğru değil.Ortadan gidelim en iyisi.

3-Biz gişe başarısı istiyoruz,çok da sanatsal şeyler yapmaya gerek yok.

Filmin finali ise "bu ne yaa" dedirtir cinsten,Bu mudur, Christian'ın itaatkar'ına verdiği en büyük ceza! çok vasat gerçekten! Zaten Christian'ın bahsettiği sözleşmesinde en ince ayrıntılarını yazdığı sex deneyimlerinin yer aldığı sahneler de erotik soslu romantik sahnelerden öteye gitmiyor zaten.

Ama hep böyle popüler kültür ürünü kitap serilerinin filmlerinden harikalar beklemiyoruz.Edebi değeri sürekli tartışılırken,milyonlarca satan seriler bunlar.Yani boşverin edebiyatı,insanlar bunu okumak istiyor.Bu durumda tabi ki bu filmler de tutacak,..Bütün seriyi izleyeceğiz.Bekleyeceğiz...

Akıl Oyunları: Nedense bu seri bana Twilight'i çağrıştırıyor.Pardon sırf bana değil değil mi?
Neyse ki Jamie Dornan,Pattinson'dan fersah fersah ötede...
Dakota Johnson zaten hayata herkesten 1 sayı önde başlamış :) Babası Don Jahnson,annesi Melanie Griffith

Bu çift vampirleri döver! Dağılın arkadaşlar !


7 Temmuz 2015 Salı

Ebeveynlere filmler:Charlie and the Chocolate Factory





Şaşırmayın öyle!Charlie ve çikolata fabrikası her ne kadar çocuk filmi gibi görünse de çocuk yetiştirenlerin mutlaka izlemesi gereken bir film.Gayet derin,sarsıcı,düşündürücü.

Bir kere Tim Burton'un yeri bende çok ayrı.Her filmini takip ederim.Masalsı,etnik,çizgi romanvari ama mesajlı,çok basit mesajlı ama gerçek.Hepsini bir arada toplamak o kadar zor ki...
Çocukluğumda izlediğim Bettlejuice,Batman serisi falan hala en ince ayrıntısına kadar aklımda.O kadar yer etmiş bende..Büyüyüp de tekrar izleyince başka yerlerini yakalamak da ayrı keyif...Corpse Bride ve Nightmare before christmas ise geç bulup kaybetmediklerimizden..

Dün akşam da Çınar'la Tim Burton'a giriş yapalım istedim.istedim. Charlie and the chocolate factory 'e gitti elim.

Film aslında "Willy Wonka and the Chocolate Factory" olarak 1971 de yayınlanmış.Tim Burton'un versiyonu ise "Charlie and the Chocolate Factory" olarak 2005 'de recoverlanmış. İsim.İsim değişikliğinin nedeni,Tim Burton'un Charlie'yi filmin merkezine almak istemesi gibi görünüyor.

Kısa özetle ,şehirdeki gizemli çikolata fabrikasını gezmek için 5 altın bileti bulan çocuklar bir ebeveynleri ile 1 şubatta fabrikanın önünde hazır bulunurlar. Willy Wonka,şehrin en ünlü çikolata tasarımcısı,çikolataları o kadar tutuyor ki sonunda kocaman bir fabrika açıyor.Fakat tariflerinin çalınması sonucunda bir gün aniden fabrikayı kapatıyor.Daha sonraları fabrikadan duman çıksa da kimse içeride kimlerin ve nasıl çalıştığını bilmiyor.günlerden bir gün Willy Wonka altın bileti bulan 5 çocuğun fabrikada bir gün geçirmeyi kazanacağını ve bir tanesinin de büyük ödülü kazanacağını anons ediyor.

Charlie ise çok fakir bir ailenin çocuğu.Yaşlı aile büyükleri,annesi ve babasıyla yaşıyor.O sefaleti öyle bir hissediyorsunuz ki,ve o sefaletin birleştirici etkisini :(
içiniz sızlıyor.Burton'un o gri tonlamaları,evin düzlemsel kaçıklığı,sanki bir pufla uçuverecekmiş hali ... Ona rağmen sevgi dolular.Evin tek çocuğu Charlie için çırpınıp duruyorlar...

Willy Wonka üzerinden okumalara değinirsek,ilk düzlükte Willy Wonka tuhaf ama çok başarılı bir patron,kocamann bir fabrika kuruyor ,binlerce insana iş veriyor fakat ihanete ugraması çok uzun sürmüyor.Adam kırgın,insanlarla çalışmak ona başarısızlık getirdi...Çikolata fabrikası kapandığı için binlerce insan işsiz kaldı..Willy Wonka görüntüde acımasız ama ihanete uğramış.

Gelelim o 5 altın bilete,5 altın bileti bulan çocukların ve ebeveynlerin profilleri,aslında biz ebeveynlerin suratlarına atılan tokatlardan başka şeyler değil.Şöyle diyor kısaca:Siz ne iseniz çocuğunuz da O dur!

(.Bilmiyorum doğru his mi ama bana sanki incildeki ölümcül günahlara da atıf var gibi geldi.Parantez içinde de yazdım.)

Augustos Gloop: Çikolata yemekten çok şişmanlamış,arsız,obur ... Çocuğunun yağlarıyla gurur duyan Annesi ile birlikte geziye katılıyor. O bileti bulmak için yediği çikolatarı anlatıp duruyorlar
(Oburluk!!!)

Veruca Salt: Zengin aile çocuğu,leb demeden bütün istedikleri önünde,Aile bütün imkanlarını cocugun istekleri için seferber etmiş durumda.(Aç gözlülük.,doyumsuzluk)

Violet Beauregarde:dünyanın en saçma yarışmalarına katılmış,Hırs küpü annesinin küçük versiyonu.
(Kıskançlık ,hırs )

Mike Teawee:Kendini dahi zanneden mutsuz  bilgisayar çocugu ve negatif ukala ebeveyni.
(Kibir kendini beğenmişlik ve öfke)

Bu çocukların Hepsi bilete ulaşabilmek için müthiş mücadele ediyorlar.binlerce çikolata alıyolarlar,hatta Veruca'nın babası çikolataları işçilere açtırıyor falan.


Ama Charlie senede sadece 1 tane çikolata yiyebiliyor o da sadece doğum gününde.O sahnede boğazınız düğümleniyor...Charlie şans eseri bileti buluyor.Yani ideal olan,Charlie'nin şansı yaver gidiyor...

Charlie'ye yapılan teklif ve Charlie'nin cevabı ise aile birliğinin dünyada hiç bir şeyden önemli olmayacağının vurgusu diyelim...

Willy Wonka'nın geçmişi ise ebeveynlere daha çok şey anlatıyor.Ama onu da anlatmayalım.
Sadece şunu hatırlayalım:Yasaklar bazen sizi bir çikolata fabrikası kurmaya kadar ulaştırabilir!Ama geçmişinizle barışmazsanız,bir yerde mutlaka tökezlersiniz...

Daha fazla spoiler yok! Bu filmi izleyin...Çocuğunuz yoksa ve bir gün olursa tekrar izleyin...

(Oyunculara hiç sıra gelmedi:ama kadro klasik,Tim Burton'un dostları gerekeni gene yapmış.Taşlar yerli yerinde,Johnny Deep bu işleri iyi kotarıyor.Çocuk oyuncular ipi göğüslemiş.)




1 Temmuz 2015 Çarşamba

Mucize:Sevgi Her zaman kazanır!





Takip edemediğim filmlerden biridir Mucize.Vizyon sonrası apple tv de görünce sessiz sedasız bir günde izleme kararı aldım.Mert Turak'ın performansı ile ilgili yorumları duymuş,duymakla kalmıştım.Mahsun'un da sinema kariyerindeki tüm filmleri izlemiş mesaj ve drama bombardımana rağmen kendini izletmesini de sevmiştim.Mucize de bu bağlamda farklı bir kulvarda değil.Aslında mesaj kaygısı yok,fakat alt metin okumaları var,ama doğudaki 60'ların çilekeş köy ortamı ve doğası gerçekten çok etkileyici,bu kez binlerce kere yürek burkmak yerine,çok yerinde esprili sahneler filmin havasını daha kıvrak yapmış.Mert Turak deyince,çıtası çok yüksek bir oyunculuk,çok emekli bir iş çıkarmış ortaya.Böyle tekrarsız karakterler görmeye gerçekten ihtiyacımız var.

Hikaye ise gerçek bir olaydan alıntı,genelde filmin özeti çoğu yerde söyle yer alıyor:Okulu bile olmayan bir köye tayini çıkan bir öğretmenin,köye gelerek okul yapması çocukları ve köyün engellisi Aziz'i eğitmesi.Aslında hikaye Aziz'in hikayesi,muallim Mahir'in değil.Fakat Talat Bulut'un sevgi dolu oyunculuğu,tüm sadeliğiyle Muallim Mahir,çok insandan rol çalıyor,ve hikayenin orta göbeğine oturuveriyor.Bazen çok iddialı karakterler gerekmez,Talat Bulut'suz bu hikaye çok yüzüstü kalırmış.
Aziz'i izlemelere doyamıyorsunuz o ayrı ama Aziz'le ilgili en güzel ayrıntı ise Aziz'e ailesinin nasıl sahip çıktığı,anne babanın gözlerindeki sevgi,şefkat,kardeşlerinin kaygısı,aslında karakterin  güzelliği diğer oyuncularla seyirciye aktarılıyor.

Ben en çok da Mucize'nin kadınlarını sevdim.Güçlerini sevgiden alan,evlatları için  ağlayan ,aşkları için yol gözleyen kadınlarını...

Aşk,doğu,insanlık,sevgi harmanları ile aslında benim için yorucu bir filmin sonu ise beni hiç tatmin etmedi desem? Çok  eski Türk filmine bağlanmış çok havada kalmış hissettim.
Ağladım mı ? Evet ağladım :)