Ünlü kozmolog Stephen Hawking'in 60'lardan başlayan biyografisini perdeye taşıyan Herşeyin Teorisi,5 dalda Oscar'a aday olmuştu (En İyi Film, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, En İyi Uyarlama Senaryo ve En İyi Müzik) ve Eddie Redmayne'e en iyi erkek oyuncu dalında Oscar kazandırdı.
Cambridge'de doktora yaparken tanıştığı Jane Wilde ile aşk yaşamaya başlayan genç Hawking,ALS hastası olduğunu ve 2 yıl ömrü kaldığını öğrenir. Jane buna rağmen aşkından vazgeçmez ve şükür ki Hawking elden ayaktan kesilmesine hatta kominikasyon yeteneğini kaybetmesine rağmen bugünlere kadar yaşar.Film de, bu zorlu mücadeleyi kaleme almış Jane Hawking'in aynı adlı kitabından uyarlanmış zaten.
Evet her zamanki gibi aşk nelere kadir! Özü aşk olan bu hikayede ise Stephen Hawking'in dehalığı hikayenin içine çok güzel süzülmüş. Stephen Hawking'in teorileri gerek kendi gerek Jane Hawking üzerinden seyirciye aktarılırken anlaşılması kolay,özetlerle verilmiş.Bu noktada Hawking dehasını anlatma konusunda da film tatmin edici.
Bir sahne var: Hawking'in hastalığını öğrenmeden önce düşüp bayıldığı sahne,o sahnede yürümekte ne kadar zorlanan ama tezini bulmuş bir adamın mutluluğu ve yaptığı işe aşkı sahneden fışkırıyor.Başarının asla tesadüf olmadığını, kendinin adamanın Hawking'in gözlerinden gördüğümüz sahneye vücut olduğu için Eddie Redmayne Oscarı kucakladı.Aynı Hawking gibi başarının tesadüf olmadığını farklı dalda ispatladı.
Filmin anlatıma girersem spoiler vereceğim korkusuyla devam etmiyorum.Fakat bu ikili arasındaki ilişki insana fazla şey sorgulatıyor.Mutlaka izleyin derim.
Aşk,fedakarlık ve sonrasında elinde neler kalıyor insanın? Bu kadar aşık olmaya değer mi hayatta?