Korku edebiyatının kralı Stephen King, 1974 de yayınlanan ilk romanı Göz’den (Carrie) beri yazdığı kısa öykü, hikaye serileri ve romanlarla bu karanlık edebiyat dalına birçok birçok eser vermiştir. Yayınlanan her romanı uzun süre en çok satanlar listesinde kalan King, sinema ve televizyona birçok film ve dizi hediye etmiştir. Özellikle,80’ler ve 90’larda korku ve gerilim sineması Stephen King’den bolca beslenmiş, eserlerinden uyarlanan birçok film klasikler arasında yerini almıştır. Korkularıyla yüzleşen yazar karakterler, canlı gibi davranan nesneler, çıldıran hayvanlar, mistik güçler gibi bir çok türde eserler veren King’in hayal dünyasını sinema sektörü oldukça sevmiştir.
1947 yılında Porland’da doğan King, çoçuk yaşlardan
başladığı çizgi roman ve hikaye tutkusuna, öğretmen olduktan sonra da devam
etmiş. Birçok kısa öyküsü çeşitli yerel gazetelerde yayınlanıp beğeni toplarken,
romancılığa başlayan King, insani korkuların,özellikle de kendi korkuları
üzerinden esinlenip yazdığı benzersiz hikayelerle Newyork bestseller
listelerinde en uzun süre 1. sırada kalan yazarlardandır.Romanlarının yanında
Kara Kule (Dark tower) isimli hikaye serisi de dünyada en çok satan seriler
arasındadır.Gerilim,korku sinemasının yükselen yıllarında Stephen King bir
yazarın bu kadar verimli olması ise sinema sektörünün King’in romanlarını adeta
yağmalamasına yol açmıştır.Çoğu zaman hikayelerini berbat ettiği gerekçesiyle
yönetmenlerle arası bozulan King,buna rağmen sinemaya 51 film,14 kısa film,6 tv
dizisi,9 tv filmi ve cesitli müzik videoları vermiş bir yazardır.Sadece gerilim
türüyle sınırlı kalmayan King sinemaya Esaretin Bedeli (Shawshank redemption)
,Yeşil Yol (gren mile),Atlantis (Hearts in Atlantis) yüzyılın en iyi filmleri
listesinde gösterilen filmlerin altına da imzasını atmıştır.
Her ne kadar Kubrick
saheseri olarak anılsa da korku türünün en önemli örneklerinden sayılan The
Shinning (cinnet) ,Stephen King ‘in aynı adlı romanından uyarlanılarak
çekilmiştir.(Kitap türkiye’de Medyum adıyla basılmıştır ) kocaman bir otelde
kışın ailesi ile birlikte bekçilik yapmak için yerleşen yazar Jack torrance
(Jack Nicholson) bu izole edilmiş ortamda çeşitli olağandışı olaylarda cinnet
geçirmesini konu alan film,Kubrick’in kendine özgü yorumu ve Jack nicholsun’un
muhteşem oyunculuğuyla, kült filmler arasında yerini almıştır.böylesi bir filme
rağmen Stephen King,kitabını mahvettiği gerekçesiyle Kubrick’ten nefret ettiği
açıklamasını yapmıştır.Stephen King çoğu romanında içine kapanık sorunlu yazar
tiplemesini kullanmıştır.Kubrick de Medyum daki bu karakteri kendi hayalgücüyle
harmanlayarak bambaşka bir etki yaratmıştır.
The shinnig’in bu başarısından sonra gözünü King kitaplarına
diken yapımcılar,hemen arkasından satış grafiklerini alt üst eden kitabı Cujo’yu
filme cekmek için kolları sıvadılar.Fakat Cujo beklenen başarıyı yakalayamadı.
Dönemin korku filmi yönetmenlerinden John Carpenter 83
yılında Christine adlı kitabı King ile beraber senaryolaştırarak başarılı bir
film ortaya koymuştur.Katil bir arabanın insanları esrarengiz bir şekilde yok
etmesini konu alan film,Stephen King in nesneleri kullanarak yarattığı gerilim
hikayelerine çok güzel bir örnek teşkil eder.
Bir palyaço katilin okulda estirdiği terörü konu alan ‘It’
romanı,Tv filmi olarak çekilmiş (filmin Türkçe adı ‘O’) bugün izlendiğinde
komik gelebilecek sahneler içerse bile 90 ların başında palyaçolardan nefret
eden bir kuşak yetişmesine sebep olacak kadar etkili olmuştur. J.
King’in çocukları ve arkadaşları yaşadıkları yere yakın
otoyolda ölen hayvanları evin arka tarafında bulunan ormanlık alana gömerlermiş
ve burada minik bir hayvan mezarlığı oluşturmuşlar.Evin arkasındaki bu küçük
mezarlıktan esinlenerek yazdığı ‘Hayvan Mezarlığı’
ise 1989 da film olarak çekildi. Senaryo filme gayet
bağlıydı.Bol kanlı ve gergin bu film o yıllarda o kadar çok ses getirdi ki,1992
yılında tamamen yeni senaryoyla yazılmış Hayvan Mezarlığı -2 çekildi.Bugün için
biraz beklentilerin altında kalan bir yapım olabilirdi ama 90 larda gişe
rekorları kırdı.
Sadece korku, gerilim filmlerine babalık yapmakla kalmayan
Stephen King’in Rita Hayworth and Shawshank Redemption adlı öyküsünden 1994
yılında Frank Darabot tarafından sinemaya aktarılan ‘ Shawshank Redemption’
gelmiş geçmiş en iyi filmler arasında gösterilen, IMDB ‘de en iyi 250 film
arasında 1 numarayı göğüsleyen bir yapım olmuştur. Şaibeli bir şekilde karısını
öldürmekle suçlanarak Shawshank hapishanesine gönderilen Andy Dufresne (Tim
Robbins) hapishane hayatına farklı boyutlar getirecektir. Türkçe ismi Esaretin
Bedeli olan film yedi dalda Oscar’a aday olmuş, Tim Robbins ve Morgan
Freeman’ın muhteşem oyunculukları ile çoğu sinemaseverin arşivlerinde yerini
almıştır.
Shawshank Redemption’un bu inanılmaz başarısından sonra bir kez daha
bir Stephen King uyarlaması ile
karşımıza çıkan Frank Darabot’un kadrajında bu kez ‘Green Mile’ (Yeşil Yol)
vardı.Stephen King’in aynı adlı romanının konusu kısca şöyledir: Oldukça iri
yarı biri adam olan John Coffey, (Michael Duncan) iki küçük kızı öldürmek
suçundan idama mahkum olmuştur. Ürkütücü görünümünün aksine oldukça ince ve
karmaşık bir iç dünyası olan Coffey, bazı doğaüstü güçlere sahiptir.
Hapishanenin infaz odası başgardiyanı Paul Edgecomb'un(Tom Hanks) ona gerçekten
suçlu olup olmadığını sorması ile birlikte aralarında bir diyalog başlar. Hasta
olan Edgecomb'un Coffey'İn güçleri sayesinde iyileşmesiyle olaylar gelişmeye başlar.
Frank Darabot mümkün olduğunca romana bağlı kalıp yaklaşık 3.5 saatlik bir film
çekmiştir. Çekimlerin yapılacağı mekan olarak, şimdilerde artık kullanılmayan
Tennessee Eyalet Hapishanesi seçilmiştir. İç kaldırıcı gerçeklikte infazların
yapıldığı elektrikli sandalyenin tasarımı yapılırken New York`taki Sing Sing
hapishanesindeki gerçeğinden yararlanmıştır.
1999’da geçirdiği trafik kazasından sonra uzun süre
sağlığına kavuşamayan Stephen King ,2001 de kendini tekrarladığı gerekçesiyle
yazarlığı bıraktığını açıkladı.Fakat bu açıklamadan sonra bile yazmaya devam
etti.90’ların sonlarında durulan Stephen King ‘in korku kuşağı 2004’te çekilen
Secret Window adlı filmle kıpırdandı.Yine başkahramanı bir yazar olan hikaye de
Johnny Depp’in boy göstermesi ise cabasıydı.