Sinemasız hayat,tuzsuz popcorn gibidir...

14 Eylül 2010 Salı

Acı Aşk


Bu filmi övmek istiyorum. Sebebi filmin çok iyi olmasından kaynaklanmıyor. Türk sinemasında böyle filmler izlemek beni umutlandırıyor, onun için. Acı Aşk, absurd, kara mizah ve arabesk türlerin birbiriyle harmanlanmış senaryosu ile ?farklı? bir şeyler yapma çabası içinde olduğunu izleyiciye hissettiren bir film. Onur Ünlü?nün kıvrak ve ironi dolu senaryosunu, daha önce yardımcı yönetmen olarak aşina olduğumuz Taner Elhan yönetmiş. Film aslında 4 kişilik bir aşk hikayesi maskesinin altında, çok daha derin insani duygular barındırdığından kendi içinde kargaşalar yaşamıyor değil, ama özellikle kara mizaha kayan yönleriyle bazı çok başarılı sahneleri ile Acı aşk izlenmeli. Bir erkeğin üç kadınla yaşadığı gayet tuhaf aşk çıkmazlarını anlatan bir rotayla başlayan filmin dümeni çevirdiği yer çok başka aslında. Bu başka yeri haklı olarak işlemekte zorlanan senaryo burada da kuvvetli durabilse film çok daha gösterişli olacakmış. Onu Ünlü? nün daha önce de senaryolarında kullandığı dil?in çok işlemeli olmayan ama dikkat çeken kullanımı ise bence filmin kocaman bir artısı. Şair kimliğiyle de tanınan Ünlü, edebiyatın teorisini ve şiir dizelerini senaryoya ustaca yerleştirmesiyle izleyiciyi küçük kelime oyunlarıyla meşgul ediyor. Tatlı romantik oyunlarla başlayan film, hayal kırıklıkları, yeni aşklarla devam ederken, bir anda içine 4 kişinin dâhil olduğu bir aşk karmaşasına dönüşüyor, fakat bu aşk çorbasında kimse iyi kalpli değil! Aslında film Aşk, ihtiras ve tutkunun insana kötü şeyler de yaptırabileceğini, ama aslında kötülüğün direk olarak insanın ruhuyla ilgili olduğunu bize içten içe söylüyor. Çok zengin olmasına rağmen üniversitede Edebiyat hocalığı yapan Orhan, Eskişehir?de hayatının kadını tarafından ald
atılınca, apar topar İstanbul?a gelir. İstanbul?da yaralı hayatını fotoğrafçı Oya ile sarıveren Orhan hızlı gelişen evliliğinin ardından ve yine hızlı gelişen trafik kazası ile hayatı zindana döner. Kör olan Oya?ya bir pislikmiş gibi davranan bu inişli çıkışlı, tuhaf  adam Orhan, tam karşı dairelerine onu aldatan sevgilisi Ayşe?nin taşınmasıyla alt üst olurken, okuldaki çıtır asi kız Seda?yla da vakit geçirmeyi ihmal etmez. "Bu nasıl cazibeli bir adamdır ki?? diye düşündüren karakter, Halit Ergenç?te hayat buluyor. Halit Ergenç karakterin cazibesini iyi göstermiş, soğuk, agresif, istekli ve zengin olduğunu belli eden bir erkeği oynuyor. Fakat bu zenginlik meselesi filmin içinde birçok kez vurgulanmış. Sebebi yaşanan aşırı lüks hayatın nereden finanse edildiğini hatırlatmak amaçlı olabilir. Filmin belli bir gerçeklik içinde kalması da istenmiş sanki bir yandan. Ergenç'in bu güçlü performansı dururken diğer oyunculuklara takılmıyorsunuz. Ama filmin en şaşırtıcı yönü Cansu Dere?nin kendisinden hiç beklenmeyecek kadar iyi performansı. Ekranda hep zayıf oyunculuğuyla eleştirilen Dere, filmde şu ana kadarki en başarılı performansını bizlerle paylaşıyor. Eğer filmin aşk oyunlarına dalarsanız, saf saf karakterlere acıyıp, içinden çıkılmaz durumu kafanızda çözmeye bile uğraşırsınız. Bu noktada ipuçları içermesi gereken senaryo da kendi haline o kadar dalıyor ki, izleyiciye tamamen kabullendiği durumu, filmi noktalarken, Guy Ritchie hatta Tarantino vari bir sonla acemice yıkıveriyor. Bazı yönleriyle Ertem Eğilmez?in son filmi, Türk sinemasının gözde absürd komedilerinden olan Arabesk?e göndermeler bile yaptığını düşündüğüm hikâye, yine güzel bir son hayal ediyor ama dümeni çevirirken gideceği mesafeyi gözüne pek kestiremiyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder