Sinemasız hayat,tuzsuz popcorn gibidir...

20 Şubat 2011 Pazar

Bir enkazdan Kral yaratan adam:King's Speech (Zoraki Kral)


Bu sene Akademi Adayları güçlü,King's Speech ise 12 dalda adaylığı ile en güçlü adaylardan birisi.İngiltere kralı VI. George'un kraliyet mücadelesinin çok şahsi kısmına ışık tutan film,sakin hikayesiyle bütün yükü oyuncuların sırtına yüklemiş bir biyografi.Hal böyle olunca tabi ki gözler Collin Firth'in üzerinde oluyor.Javier Bardem'in Biutiful'daki performansı gönlümü fethetmiş olsa da Collin Firth bu sene heykelciği evine götürür.Yürüyüşünden bakışına,aksanından tutukluğuna kadar,kendine güvensiz,ezilmiş aile bireyini adeta yaşıyor.Bunun seyirciye yansıması da müthiş.Ses tonunu bile değiştirebilip kekeme York Dükü'nün naif dünyası kendisine çok yakıştırmış.Çok asil ama bir o kadar da kırılgan Bertie,tabi ki filmin üzerinde döndüğü karakter.Ama başlıkta da bazılarınızın farkettiği gibi,bu filmde benim starım Geoffrey Rush.VI.George'un içine kapanık dünyasını çay kaşığı ile eşeleyip bu koca enkazdaki Kraliyet ışığını gören adam Lionel.Aslında filmin perde arkası karakteri,hikayenin bir zafere dönüşme sebebi olan Lionel Lounge'u,Geoffrey Rush gibi bir isme emanet etmek yapılabilecek en akıllıca iş olmuş.Orta sınıf bir Avusturyalı dil bilimciyi canlandıran Geoffrey Rush,kesinlikle Oscar'ı almalı.Kendisi o kadar iyi bir oyuncu ki,filmin en ağır topundan bile rol çalabilecek durumda olmasına rağmen,yeri geldiğinde Collin Firth'i daha da zirveye çıkarmaktan hiç çekinmemiş.Eminim ki Colin Firth'in muazzam performansında payı bile vardır.
Krallığın,devlet üzerinde çok sembolik bir etkisi olmasında rağmen halk ve klise için ne kadar değerli olduğunun alt metinde altını çizen,fazla politikaya bulaşmadan,sempatizanlık ya da partizanlık yapmadan,
İngiltere kraliyetinin en sevilen liderlerinden biri olmuş VI. George'un,içsel ve ailesel yaşantısından bir kesiti bize sunan Tom Hooper,bu tarihsel deneyiminde iyi iş çıkartmış.Daha önce de TV için Elizabeth serisiçeken,the Damn United ile beğeni alan yönetmen,bu güçlü filmden sonra çıtayı yüksek tutmak zorunda kalacak.
Aslında VI.George'un kekemelik probleminden,geçmişte yaşadığı psiklojik problemlerden,karısının ona hep şefkate ihtiyacı olan bir bebekmiş gibi davranmasını ekrana yansıtmak çok güç.O kadar ince bir çizgide yürümeniz lazım ki,bütün bu insani olayları tarihin çok saygın figürlerinden birini rezil etmek niyetinde olmadığınızı herkes anlasın.Tam da bu anlamda film,yeri geldiğinde karakterlere yüklediği öz eleştirilerle bile çok doğal yönüyle ele alıyor.
Söylemeden geçmek istemiyorum,Helena Bonham Carter'i böyle fazla normal bir rolde izlemek bir süre bana çok tuhaf geldi. :) Fakat yaşının verdiği olgunlukla artık onu anne rollerinde izlemek aslında normal bir durum.
aksan konusunda tabi ki biraz zayıf kalsa da (Collin Firth'in insan üstü gayret ve performansı karşısında kim olsa bu duruma düşebilirdi) bence yerli yerine oturmuş.Kocasını seven ve her koşulda destek olan asilzade olduğunun bilincinde ama kibirsiz güçlü bir kadın portresi izliyoruz.aslında şu açıdan da bakmakta fayda var,erkeğin başarısının % kaçı arkadasındaki kadına ait? Aslında George'un kendi problemleri ile savaşmasını sağlayan da karısı.

Bu dingin hikayeyi izlemek,muhteşem oyunculukları alkışlamakta fayda var.En kötü ihtimalle yakın İngiltere tarihinden bir kaç isim öğrenmiş oluyoruz,Hem hiç de uzak değil Kraliçe Elizabeth'in babası.

Ucundan spoiler:
*Çok dozunda tarih eklentileri filmin artısı.Özellikle Hitler üzerinden yapılan gönderme gerçekten üzerinde düşünülmesi gereken bir liderlik vasfı.Hitler'in bir meydan konuşmasını izleyen VI.George'un ağzından şunları duyduğumuz sahne: -Ne dediğini anlamıyorum ama ne diyorsa onu çok etkili anlattığı kesin!

*Film içinde benim en sevdiğim sahne ise,Kral olduktan sonra George'un kızları ile karşılaşma sahnesi.İnsan neden Kral olmak istemezin açıklaması gibi...

*Görsel açıdan en sevdiğim sahne ise Kral'ın canlı yayın konuşmasını yapmayı beklerken yüzüne yansıyan kırmızı canlı yayın ışığı,Collin Firth o anda yansıttığı endişe için bile ödülü hakediyor.

1 yorum:

  1. yine dökmüşsün eteklerindeki taşları:)
    harikasın Selin, bunu her defasında onaylıyosun.

    YanıtlaSil